boğuluyorum, nefes alamıyorum, tenime yapıştı, canımı yakıyor etimi kesiyor; diye bağırdı. hararetli bir şekilde çekiştirmeye başladı, üzerinden yırtmaya koparmaya çalıştı. fevri haraketlerle başına ağırlık yapan o bez parçasını, boynunu kesen o kolyeyi koparıp kenara fırlattı. için körelten sancıyla, nüks eden duygularla haykırdı .. haykırdı .. ama nafile , kimse duymadı !
*
hiç sevmedi o kucağına biriken boncukları .. hiç istemedi ona özenle, incilerle biçilen, süslenen o nakışları ..
kopardı, avucunda kalan sayılı incilerde birer birer yere doğru, ayaklarının altına süzüldü. onlar akıtamadığı gözyaşlarından daha da cesurdu, belkide onun eğreti göz yaşları oldular ..
..
içerledi kadın,
istemeden bir parçalanışın ibret öyküsü olmuştu
artık tükenmişti ruhu; oynanan çirkin oyunlara yenik düşmüş, parçaları şah damarına isabet etmşiti birkere ..
biliyordu kadın, miladının dolduğunu .. artık dönüşünün olmadığını çok iyi biliyordu !..
paylaşımla çok alakası yok ama inciler serbest çağrışıma sebep oldu. çok beğendiğim bir şiirden bir kısım; affına sığınarak:
YanıtlaSilBen bir yabancı buğunun kokusunu alıyorum
Bu kokuyu alıyorsam onulmaz kıskançlık yaramdandır
Benim garipliğime bakma benim kıskançlığıma bakma benim
İncilerin ilk gerçek ve yeni yorumunu bulur gibi oluyorum
Bu inciler denizlerin en karanlık noktalarında bile yoktur
Benim ak ve kara kayalar içinde bulduğum inciler
Bu inciler sen olmasan bende bile yoktur
Oldukları yerde bile
tamamını okumak istersen, alıntı sezai karakoç'un "inci dakikaları" şiirinden.
bir göz atacagim, tsk ederim : )
YanıtlaSilincileri incitmeden siralamis ..
YanıtlaSilbegendim, tesekkurler : )