aşkın bugün iç kanama günü olmalı sen ‘yalan!’ dedin diye mi kanadı kalbi?! bir başka dili daha olmalıydı, oysa bugün aşkın ölümü olmalı.. .. yalan değildi zeldâ duyduğun şu ses yalan hiç değildi, inan.. bu yüzdendi kırık oluşu yen içinde kolun ve hayat çizgisi o zor yolun..
‘zaman’ zeldâ, zaman; bazen susmaktı zaman ve sustukça susamak ve susadıkça kanamak..
“zaman” dediğin zaman akla ‘kalmak’ da gelmeliydi; ‘gitmek’ kadar belki bir yağmur sonrası aşka dair kelimelerin son cemresi düşmeden şiire, şarkıya ve karartmadan geceleri ölü bir yaprak sarısı sessiz ve direnmesiz dalından kopmak belki ve uzanmak, boylu boyunca meleklerin çizdiği gökkuşağına..
bittiğinde bir şarkı zamansız bir şiir bittiğinde, içinde yine o uzak ada hani, yalnızlığın sözlüğüne dört bir yanı kimsesizlik “dört bir yanı deniz” diye geçen; ‘ıssızlık’la aynı satıra..
şimdi ‘kim bilir, ne güzel susardın sen?!’ deme bana ve ‘ne güzel susulurdu kim bilir seninle; bir şiirde?!’ susarsan tutamam sesimi, tutamam içime kırdığın aynalarda..
o ayna kırıklarını hiç toplamadım ben; bilerek, senden sonra.. ne varsa senden sonra bende kalan yaşayan ne varsa senden yana henüz tâze kanıyla gömerek, kapanmamış bir yaraya batsın diye daha da derine gözlerden sakınmalı bir bir saklamalıydım ki seni hiç unutmayayım..
“unut!” diyorsun zeldâ; ‘unut artık beni, şarkımı, şiirimi!’ oysa bak, tüm kâinat aşk güneş akşam burcunu sıyırmakta yangın yeri deniz; bir kızıl atlas perdeler tutuşturan bir yalım alaz bir turkuaz gece düşürüp pencerelere soyunmaya hazırlanmakta..
sen kapadığında kapılarını ben savrulmak için göğe toz ve kül olmalıydım ihtimâl bu yüzden dokunmalıydın belki son bir kez kelimelere gideceksen de öyle gitmeliydin..
kalbim şöyle kanarken ölmez, korkma dökmez ardından ve adından kalan ne varsa hayâl, hayat, dünya ve rüyâ bütün kâinat aşktı ya aşksız olmazdı zeldâ; aşksız olmaz!.
yine mi?!. nerdesin be ley-lâ?!. yavuklu olsaydık, bu ilgi merak endişe cümlesini şöyle kurardım; "yine yoksun; ve ne güzel ölmüyorsun içimde?!"
insan hatırlanmayınca, bi hâtırası kalmayınca ölürmüş asıl!.
ama?!!.. cidden de endişe hâkim burlarda!. bi ses?!!. nerdeyse diycem ki, 'allah rızası için bi ses?!'; hani, 'sorun yok; iyiyim ben, hayattayım' gibi bişey?!.
susmak hiç bu kadar yakışmamıştı birine!. hakkat, güzel susuyorsun!. ben mi?!. ben; 'dinliyorum'!. son hecesine, son noktasını koyana kadar da, bıkıp usanmadan, sabırla 'dinlemeye' devam edeceğim!.
haykıra haykıra, çığlık çığlığa susku... en ağır susku!. tanımla desen; içinde bitmeyen bir savaş, binlerce kavram, binlerce kelimeden uğultulu ırmak, dağdağalı deniz, için için kaynayan, lav köpüren volkan.. susmasını bilmeyen bir yüreğin suskusu bile cehennem derdim!. ‘susmak’ da ‘gitmek’ gibi bir şey; aralarında ‘umut’tan bir bağ var; susanların bir gün konuşma, gidenlerin bir gün dönme umudu.. konuşmayacak, dönmeyecek olsalar bile susuşların ve gidişlerin en güzel yanı, unutturmuyor oluşu kendini.. unutulmuyor susan, giden.. unutulsa insanın bir hikâyesi olmaz, var olan hikâyesi sürmez.. demek ki susuşlar hatırayı öldürmeyen bir şey, unutturmuyor.. hiç unutmadan hatırlıyor olmak güzel, yâdigâr olmak, yâdigâr kalmak güzel; tıpkı şarkının dediği gibi; "gözlerim yoldadır, kulağım seste"..
'susuş'unun sesi geldi ya, bu çok büyük bişey!. hiç unutmadığın unutmayacağın, 'iyi ki var!' dediğin birinin çok uzaklara, sanki hiç dönmemecesine sessizce gidişinin ardından her geçen gün daha da ağır hissettiğin endişe ve burukluğu söküp atan tuhaf, tarifsiz bir sevinç, 'hayatta ya, şükür!' demenin de ötesinde bir sevinç, böylesi bir 'susku'ya bile razı eden bir sevinç!.
ikisini de boşver
YanıtlaSilhaydi dinleyelim
https://www.youtube.com/watch?v=oH6eL4QEBLQ
Hoşgeldin Leyla ! iyi ki geldin..
YanıtlaSilaşkın bugün iç kanama günü olmalı
YanıtlaSilsen ‘yalan!’ dedin diye mi kanadı kalbi?!
bir başka dili daha olmalıydı, oysa
bugün aşkın ölümü olmalı..
..
yalan değildi zeldâ
duyduğun şu ses yalan
hiç değildi, inan..
bu yüzdendi kırık oluşu
yen içinde kolun
ve hayat çizgisi
o zor yolun..
‘zaman’ zeldâ, zaman;
bazen susmaktı zaman
ve sustukça susamak
ve susadıkça kanamak..
“zaman” dediğin zaman akla
‘kalmak’ da gelmeliydi; ‘gitmek’ kadar
belki bir yağmur sonrası
aşka dair kelimelerin son cemresi
düşmeden şiire, şarkıya
ve karartmadan geceleri ölü bir yaprak sarısı
sessiz ve direnmesiz
dalından kopmak belki
ve uzanmak, boylu boyunca
meleklerin çizdiği gökkuşağına..
bittiğinde bir şarkı zamansız
bir şiir bittiğinde, içinde yine o uzak ada
hani, yalnızlığın sözlüğüne dört bir yanı kimsesizlik
“dört bir yanı deniz” diye geçen;
‘ıssızlık’la aynı satıra..
şimdi ‘kim bilir, ne güzel susardın sen?!’ deme bana
ve ‘ne güzel susulurdu kim bilir seninle; bir şiirde?!’
susarsan tutamam sesimi, tutamam
içime kırdığın aynalarda..
o ayna kırıklarını hiç toplamadım ben;
bilerek, senden sonra..
ne varsa senden sonra bende kalan
yaşayan ne varsa senden yana
henüz tâze kanıyla
gömerek, kapanmamış bir yaraya
batsın diye daha da derine
gözlerden sakınmalı
bir bir saklamalıydım
ki seni hiç unutmayayım..
“unut!” diyorsun zeldâ;
‘unut artık beni, şarkımı, şiirimi!’
oysa bak, tüm kâinat aşk
güneş akşam burcunu sıyırmakta
yangın yeri deniz; bir kızıl atlas
perdeler tutuşturan bir yalım alaz
bir turkuaz gece düşürüp pencerelere
soyunmaya hazırlanmakta..
sen kapadığında kapılarını
ben savrulmak için göğe
toz ve kül olmalıydım ihtimâl
bu yüzden dokunmalıydın belki
son bir kez kelimelere
gideceksen de öyle gitmeliydin..
kalbim şöyle kanarken ölmez, korkma
dökmez ardından ve adından kalan ne varsa
hayâl, hayat, dünya ve rüyâ
bütün kâinat aşktı ya
aşksız olmazdı zeldâ;
aşksız olmaz!.
Ve uzun bir aradan sonra..Hoşgeldin Ley - Lâ..
YanıtlaSilyok musun yine?!.
YanıtlaSilyine mi?!. nerdesin be ley-lâ?!. yavuklu olsaydık, bu ilgi merak endişe cümlesini şöyle kurardım; "yine yoksun; ve ne güzel ölmüyorsun içimde?!"
YanıtlaSilinsan hatırlanmayınca, bi hâtırası kalmayınca ölürmüş asıl!.
ama?!!.. cidden de endişe hâkim burlarda!. bi ses?!!. nerdeyse diycem ki, 'allah rızası için bi ses?!'; hani, 'sorun yok; iyiyim ben, hayattayım' gibi bişey?!.
bitti mi sesin, bitti mi her şey?!!.
susmak hiç bu kadar yakışmamıştı birine!.
YanıtlaSilhakkat, güzel susuyorsun!.
ben mi?!. ben; 'dinliyorum'!. son hecesine, son noktasını koyana kadar da, bıkıp usanmadan, sabırla 'dinlemeye' devam edeceğim!.
haykira haykira s u s u yorum .. tabi dinlemesine bilene.
YanıtlaSilhaykıra haykıra, çığlık çığlığa susku... en ağır susku!. tanımla desen; içinde bitmeyen bir savaş, binlerce kavram, binlerce kelimeden uğultulu ırmak, dağdağalı deniz, için için kaynayan, lav köpüren volkan.. susmasını bilmeyen bir yüreğin suskusu bile cehennem derdim!.
Sil‘susmak’ da ‘gitmek’ gibi bir şey; aralarında ‘umut’tan bir bağ var; susanların bir gün konuşma, gidenlerin bir gün dönme umudu..
konuşmayacak, dönmeyecek olsalar bile susuşların ve gidişlerin en güzel yanı, unutturmuyor oluşu kendini.. unutulmuyor susan, giden.. unutulsa insanın bir hikâyesi olmaz, var olan hikâyesi sürmez.. demek ki susuşlar hatırayı öldürmeyen bir şey, unutturmuyor.. hiç unutmadan hatırlıyor olmak güzel, yâdigâr olmak, yâdigâr kalmak güzel; tıpkı şarkının dediği gibi; "gözlerim yoldadır, kulağım seste"..
'susuş'unun sesi geldi ya, bu çok büyük bişey!. hiç unutmadığın unutmayacağın, 'iyi ki var!' dediğin birinin çok uzaklara, sanki hiç dönmemecesine sessizce gidişinin ardından her geçen gün daha da ağır hissettiğin endişe ve burukluğu söküp atan tuhaf, tarifsiz bir sevinç, 'hayatta ya, şükür!' demenin de ötesinde bir sevinç, böylesi bir 'susku'ya bile razı eden bir sevinç!.
o, 'hayata arkasını dönmüş kadın' yüzünü dünyaya dönene dek 'dinlemekten' vazgeçmeyeceğim!.
Sil